Önemli bir anımsatma: Keith Jarrett – The Old Country (ECM 2024)
Caz dünyasının bu sonbaharda yaşadığı en beklenmedik sürprizlerden biri ECM Records‘un yeni bir Keith Jarrett yayınlaması oldu. Bu albüm, Jarrett’ın 2020’deki son canlı performanslarından sonra emekli olması ve iki kez felç geçirdikten sonra başka bir konser ya da kayıt yapamayacak olması nedeniyle daha da önemli hale geliyor kuşkusuz. Bir trio albümü bu; The Old Country. Basta Gary Peacock ve davulda Paul Motian ile birlikte Deer Head Inn‘de 16 Eylül 1992’de gerçekleşen performansın kaydı. Daha önce, Nisan 1994’te konserin bir kısmı, At The Deer head Inn adıyla yayınlanmıştı. Bu konserden kalan kimi parçaları barındıran bu yeni albümdeki parçalarsa gün ışığına çıkmak için 8 Kasım 2024’e kadar uzun bir uykuya yatmışlar.
Keith Jarrett, Delaware Ulusal Parkı’nın kenarındaki 1840’lardan kalma eski ve romantik bir otelde ilk kez çaldığında 16 yaşındaydı, liseden yeni mezun olmuştu ve nakliye memuru olarak çalışıyordu. Onu dinleyenlere daha üç yaşından itibaren bir piyano dehası hissini veren, 10 yaşından önce ilk klasik müzik resitalinde sahne alan ve sezgisel doğaçlamalarıyla da dikkat çeken bir gençti hep. Charles Lloyd ve Miles Davis ile konser vermek için yaşadığı şehri terk edene kadar Deer Head’de uzun süre yaşadı. Deer Head’i asla unutmadı ve 1992’de, bir zamanlar müzik yaptığı caz odaklı bu mekân için, bir bağış toplama etkinliğinde çalmak üzere oraya geri döndü. Ama Keith sadece o yetenekli genç değildi; Keith Jarrett’tı. 1975’te Köln Konseri’ndeki solo doğaçlama performansı milyonlar satan, deyim yerindeyse küresel bir caz süperstarıydı artık.
The Old Country’de Jarrett, 1994’teki At The Deer Head Inn albümüyle benzer biçimde, o konserden kalan, aynı mantıkla seçilmiş ünlü Broadway ve caz şarkılarına yer vermiş repertuarında. Düzenli olarak Jarrett’le çalan basçı Gary Peacock, her zamanki parlak ve net ifadeleriyle mükemmel bir eşlikçi olmanın ötesine doğru yol alırken, davulda Jarrett’ın pek çok trio albümünde düzenli olarak çalan Jack DeJohnette’in yerine bu kez Paul Motian’ı dinliyoruz. Çalış stiliyle, nerdeyse çaldığı tüm liderlere anında verdiği tepkisel ataklarla tanıdığımız ve ton olarak bilinen en hassas davulculardan biri olan Paul Motian’la, yine sıradışı bir üçlü olmayı, hiç uğraşmadan, çabalamadan, sakin bir edayla beceriyorlar.
Çoğunlukla şarkı tabanlı bir albüm olma niteliğini taşıyan The Old Country, daha önce yayınlanmamış sekiz parçalık ve yaklaşık 74 dakikalık bir performans. Konser için ilk kez ve tek seans için bir araya gelen bu üçlü, derin ve büyülü bir atmosfer yaratmakta oldukça mahir olduklarını da kanıtlıyorlar. Keith Jarrett yaşadıkları bu deneyim için, “Aynı anda hem bir araya gelme, hem de doğaçlama bir seans gibiydi” diyor. Albüm genelinde piyanistin derin hâyâl gücünün, incelikli yorumlarının, ara ve arka planda yoğun biçimde duymaya alıştığımız Jarrett vokallerinin bir imza niteliği taşıdığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Kimi hayranlarının övdüğü, kimilerinin muhteşem piyano tınıları için katlanılır bulduğu, kimilerinin de hiç tahammül edemediği bu vokal artık Keith Jarrett demek, biz hangi safta olursak olalım.
The Old Country’de öne çıkan parçalar arasında Cole Porter imzalı Everything I Love, Jule Styne’nin I Fall In Love Too Easily, bir başka Cole Porter şarkısı olan All of You, Someday My Prince Will Come, Victor Young’dan Golden Earrings, albüm finalini yapan, Gershwin’in unutulmazlarından biri olan How Long Has This Been Going On ve albüme adını veren Nat Adderley şarkısının harika bir blues yorumu yer alıyor. Uzun doğaçlamalarla bezenmiş Thelonious Monk’un Straight No Chaser‘ını anmadan da geçmeyelim.
Albümün kaydına gelince; mekân ve insan ilişkisinin açıkça ifade bulduğu, yaşanan ve deneyimlenen etkinliğin, duyulabilen keyfi birebir yansıttığını söylemekten çekinmeyeceğim; hemen hemen tüm canlı ECM kayıtlarında olduğu gibi çok başarılı. Kulaklıkla dinlediğinizde beyninizdeki tınıyla, odada dinlediğinizde kulağınıza ulaşanın çok yakın olduğunu söylemeliyim. Siz hangisi dilerseniz artık; ama sonuç aynı kapıya, The Old Country’e çıkacak.
Unutmadan; albümün geç de olsa yayınlanması, Keith Jarrett’ın müzikte 20. yüzyıl sonrasındaki yerini yeniden anımsatması açısından da çok çok önemli.
Gereken önemi ve özeni göstereceğinizi biliyorum…
■ Turgay Kantürk’ün Dark Blue Notes’daki diğer yazıları
■ Dark Blue Notes’da 2024 albümleri