Leyla Diana Gücük
Kendinizi tanıtır mısınız? Cazla ilintinizi belirtebilir misiniz?
İsmim Leyla Diana Gücük. Cazla bağım küçük yaşta o müziği dinlemekle başladı. Yıllar sonra Jazz Dergisi yazarlığı, Cazkolik’te ve Açık Radyo’da radyo programları yapımcılığı, tarihsel araştırmalar ve caz fotoğrafçılığının yanı sıra az da olsa saksofon çalmak diyebilirim.
Dinlediğiniz ya da sizde iz bırakan ilk caz albümünü hatırlıyor musunuz?
İlk dinlediğim cazlar radyodan duyduklarımdı. Çocukluğuma denk gelen Almanya dönemimde radyodan Ella Fitzgerald dinlediğimi hatırlıyorum. Türkiye’de ise yine radyolardan Erol Pekcan orkestrasını onun anonslarıyla dinlediğimi hatırlıyorum. İlk aldığım kaset ise karma bir caz kasetiydi. Oscar Peterson’dan, Louise Armstrog’a, Benny Goodman’dan Duke Ellington’a ve daha bir çok ünlü ismin yer aldığı kasetti. Daha sonra Blue Note serilerini almaya başlamıştım. Şu, dönemlere ayrılan serilerden.
Cazın yaşamınızdaki anlamı nedir?
Cazın yaşamımdaki anlamı aslına bakarsanız her şey. Yaşam tarzım, düşünce biçimimi şekillendirmesi, özgür ruhum, disiplinim. Gördüğüm her şeyin bir caz karşılığı vardır bende. Çektiğim fotoğraflardaki soyut yaklaşımımı cazın öteki hali ile ya da sahnede çektiğim ama sonradan başka bir şeyi keşfettiğim renklerdeki serbest çağrışım cazın ta kendisi. Sokaktaki kaos ya da doğadaki dinginlik. Ya da içtiğim şarabın kırmızısı ya da denizin mavisi mavi notaya dönüşüyor. Yani cazca yaşıyor ve ve üretiyorum.
Sizce caz diğer müzik türlerinden hangi yönleriyle farklıdır? Farklı mıdır?
Elbette farklı kılan şeyleri var. En önemlisi bence kuralları olan ama özgür hareket etmenize izin veren yapısı. Konservatif değil, baskıcı değil ama disiplinsiz de değil. Caz çok iyi bir denge müziği ve kucaklayan sevgi dolu bir müzik. Sentez yapmaya müsait ve ne kadar iyi müzisyen ve müzikle bir araya gelirseniz o kadar iyi cevap veren, aksi taktirde iyi yapılmayan işi de sırıtarak gösterebilen bir tür.
Sizce caz diğer müzik türlerinden üstün müdür? Neden?
Üstünlük demek istemem, ama ayrıcalıklı olduğunu söyleyebilirim. Üstün demek çok iddialı olur ki, bu bana göre yanlıştır.
Artık faal olmayan ya da ölmüş hangi müzisyeni ya da grubu canlı dinlemek isterdiniz?
Ben yitirdiklerimizin peşindeyim. Öncelikle Türk cazının duayenlerinin eser bırakamamış müzisyenleri o eski gazinolarda dinlemeyi, onlara bugünlerde hatırlanmayan unutuldukları kadar, kendilerine gerekli değeri verebilecek dinleyicileriyle dinleyip alkışlamayı isterdim. Sevinç Tevs, Erol Pekcan, İsmet Sıral, Altan İrtel, Durul Gence, Elvan Aracı ve daha niceleri.
Yabancılardan da bugün dinlemeye çalıştığım tüm müzisyenleri canlı dinlemek isterdim. John Coltrane mutlaka, Bill Evans, Ella, Sarah bir Nina Simone ya da Monk’u izleyip fotoğraflaymayı çok isterdim.
Bu müzisyenlerle sınırlı olmayacağını yazmama gerek yok sanırım.
Faal olan hangi müzisyeni ya da grubu canlı dinlemek istersiniz?
Joe Zawinul’u izlemeyi isterdim. Anushka Shankar’i dünya müzikleri konseptiyle dinlemeyi isterdim.
Cazı bir enstrumanla özdeşleştirecek olsanız, bu, hangisi olurdu? Neden?
Cazın tarifini yapmak bu soruya cevap vermekten daha kolay desem. Zira ilk akla gelen saksofonun caza karakteristik bir belirginlik kattığını söylesem de, ardından trompet bana ba ba baaap diyor. Kontrbassız bir caz biraz kambersiz düğün gibi ve davullar olmazsa olmaz. Hasılı siz cazı hangi enstrümanla dinlemeyi seviyorsanız onunla özdeşleştirisiniz. Gitarı da unutmayalim tabi. Ama hadi saksofon diyeyeim, hem biraz ucundan da üflediğimi düşünürsek..
Yapılması kolay değil, biliyoruz; ama tarifinin yapılması gerekirse, caz nedir?
Bana göre kolay bir tarif.
Özgürlük, hoşgörü, anlayış, saygı ve ileriye doğru hep birlikte yürümek.
Sınırsız bütçeniz olsa cazla ilintili ne yapmak isterdiniz?
Sınırsız bütçem olsa kendim için, çok ama çok iyi bir müzik sistemi alırdım. Tabii evim de ona göre olacak 😊 Plaklar, kitaplar, envai çeşit caz şımarıklıkları satın alırdım gözümü kırpmadan.
Sosyal ve daha geniş kapsamlı düşünecek olursak da, iyi bir müzik okulu açar farklı bölümler kurar ve bunun içinde bir müzenin olmasını sağlardım. Ya da bir müze kompleksi kurar içinde kütüphanesi ve caz kulübünün olacağı dünya çapında insanların mutlaka uğramak isteyeceği bir yer yapardım. Makul fiyatlarla insanların eğlenebileceği ve bol arşivin bulunacağı sayılı bir mabet oluşturudum.