Gözümün Önünden Yüzler Gelip Geçiyor
Bir yılı ardında bırakmanın ve gelecek olan yeni yılı kucaklamanın anlamını derinden hissettiğim bir yıl oldu 2024. Geriye dönüp bakması zor bir yıldı. Nelerin içinden geçip gitmişim diyorum kendi kendime. Gündelik yaşamımda yaşadığım tıkanıklıkların hayatımın hangi anındaki bir hesaplaşmama halinden geldiğini gördüğüm zamanlar oldu. Bu haller ile hesaplaşayım derken yaşamı ıskaladığımı hissettiğim de oldu. Hangisinin peşinden gitmek konusunda zorlandığım olsa da yaşamın kendine sahip çıkmakla ilgili olduğunu her an tekrar tekrar keşfettim. Tüm bunları keşfederken hikayemi her gün, her sabah yeniden yeniden yazdığımı düşünüyorum. Başkaları karıştı hikayeme, ben dahil oldum başkalarının hikayelerine.
Zamanın içinden geçip giderken, bir yaşı, bir yılı devirirken geriye dönüp baktığımda gözümün önüne yüzler geliyor, hepsi geçiyor. Sonra kendi yüzümü görüyorum. Neler yaptın diye soruyorum kendime. Bir gün aynada gördüğüm yüzle önceki gün aynada gördüğüm yüz arasındaki benzerlik kayboluyor. Kendimle bana benzeyen yanım arasına mesafe koyuyorum. Sonra yılın son zamanlarına doğru ciddi bir hastalıkla boğuşan yeğenimin yüzü geliyor gözlerimin önüne. Her şeyi umuda çevirebilir ya da her şeyin dibinden bir umutsuzluk çıkaracakmışım gibi geliyor. Bir yandan da yaşam, verilen emeklerin karşılığını veriyor diye düşünüyorum. Sonra zamanı avuçlarıma alıyorum, şimdiki zamanı geçmişten ve gelecekten azat etmek istiyorum.
Şimdiki zamanın içinde nefes alıp verirken zamanın kendisi ve mekânın uçsuz bucaklığında ayaklarımızın yere sağlam bir şekilde basmasını sağlayan, her saati sonmuş gibi ama aynı zamanda ilk kez yaşıyormuş gibi yaşamaktır. Bu naif bakış açısıyla atıldığımız, bulunduğumuz eylemlerin içerisinde her şeyden önce kendi etrafımızda olabilmenin imkânını yakalarız. Bazı sesleri ilk kez duyuyormuş gibi, bazı yüzleri ilk defa keşfediyor ya da bazılarını da es geçtiğimizin bilincinde olarak bir tanıklık yaşama hissi bizi dünyaya ait yapar. Bulunduğumuz eylemin sürükleyiciliği ve toplu halde yapılıyor olması -bir konser gibi mesela- kişiyi kendi öznelliğinden sıyırır, var olmanın yalın halini yaşatır. Anın zenginliğinde bulunduğun ortamdaki canlılarla bir bütün olma hissi verir.
Uzun yıllar hayatı, bana verilen sınırların içinde olduğu kadar sandım. Müzik bilgim ve zevkim hayatımın büyük bir kısmında önüme denk geldiği kadardı. Yıllar geçip hem kendi kabuğum hem de doğup büyüdüğüm coğrafyam genişledikçe müziğin ne kadar uçsuz bucaksız evreni olduğunu görmek bir çeşit geç kalmışlık hissi verdi bana. Her an ne kadar çok şey yakalarsam yakalayayım hep eksik ve bir şeyleri kaçırıyormuş gibi hissettim. Aceleci bir telaş ama huzur verici. 2019 yılında CRR Konser Salonu’nda çalışmaya başladıktan sonra bu his yüreğimin daha da pır pır etmesine neden oldu. 2024 yılının sonlarına doğru Kasım ayında CRR Konser Salonu’nuna da veda ettim. Müzikten kopmak zor. O yüzden hatırımda kalan konserlerle, gelecek yılın içine yıl içerisinde inşasını tamamlayabileceğim bir umut temeli atmak istiyorum.
Gelelim 2024 yılında gözlerimin önünden geçip zihnime kazınan konserlere…Yıl benim için, 27 Ocak tarihinde CRR Konser Salonu’nda misafir ettiğimiz nefis yetenekli Antonio Faraò konseri ile başladı. Nisan ayında yine salonumuzda ağırladığımız Gonzalo Rubalcaba Trio ve Samara Joy konserleri de aklımda kalanlardan oldu. Ardından 10 Mayıs tarihinde CRR’den Henri Texier geçti. 2024 yılının katkı sağladığım büyüleyici akşamlarındandı.
Erkan Sönmez’in 17 Mayıs tarihinde yayınlanan Habitat albümü de benim için oldukça kıymetli bir hatıra olarak yerini aldı. 17 Mayıs akşamı Chris Botti’nin trompetinin sesi Harbiye Cemil Topuzlu’dan İstanbul semalarında bir ışık olarak yayıldı.Orada olmanın tadı başkaydı. 24 Mayıs akşamı AKM’de izlediğim Wishbone Ash konseri de hatırımda kalan akşamlardan oldu. Haziran ayının başında Kargo üyelerinin yıllar sonra bir araya gelerek verdikleri konser hem benim hem de diğer dinleyiciler için oldukça özel anlara neden oldu.
8 Haziran tarihinde Beşiktaş Tüpraş Stadyumu’nda İtalyan tenor Andrea Bocelli, sanat yılının 30. Yılı için bir konser verdi. Unutulmazlardandı. Küçükçitflik park sahnesinde izlediğimiz Deep Purple konseri de orada olmaktan büyük keyif olduğum akşamlardandı. Ardından Haziran ayının sonuna doğru Gezgin Salon Festivali’nde izlediğim Travis ve Parcels konserleri 2024 yılının güzelliklerine eklendi.
Yngwie Malmsteen’in 7 Temmuz tarihinde Harbiye’de verdiği konserle İstanbul’da hafif çaplı bir yangında hissi uyandırdı. Aynı ayın 12’sinde İstanbul Caz Festivali kapsamında Chris Isaak, İstanbul semalarında belirdi. 19 Temmuz tarihinde İstanbul, Bruce Dickinson için çığlıklarını attığında da oradaydım.
Yılın en özel konserlerinde biri de 23 Temmuz akşamı Bonus Parkorman’da aynı gökyüzü altında buluştuğumuz Massive Attack konseriydi. Efsunlandığım bir geceydi. 12 Eyül’deki Ludovico Einaudi konseri de hatırımda kalanlardan oldu. Arjantinli besteci ve müzisyen Gustavo Santaolalla’nın 2 Ekim akşamı Zorlu PSM’de verdiği konser harika bir yolculuk hissi verdi.
34.Akbank Caz Festivali’nde izlediğim Kurt Elling, Brad Mehldau, Adi Oasis, Antonio Sanchez Ouartet konserleri de yine akşamları şenlendirmişti. Zorlu PSM’nin düzenlediği MIX Festival’de izlediğim Starsailor, Lucky Love, Yīn Yīn performanslarını da anmamak olmaz. Benim için yılın son büyük konseri 23 Kasım tarihinde Jethro Tull oldu.
Dolu dolu bir yıldı. Adını anmadığım birçok konser kaldı geride. Yazıya alabileceğim, almaya kalksam yazının sonunu asla getiremeyeceğim kadar konser var. Dedim ya kaçırmışlık hissi başıma geliyor. 2024 yılının bana verdiği,benden aldığı ve bana kattığı şeyleri özetlemeye çalıştım. Böyle yazılarda hep bir eksik hep bir fazla söylemişsin hissine kapılıyor insan. Önümde duran boş sayfaya ne kadar baksam o kadar söylermişim, o kadar susarmışım gibi geliyor. Bazen de bir noktada bırakabilmek gerekir…
Huzurlu ve sağlıklı bir yıl dilerim…
■ Ardından: 2024
■ Dark Blue Notes”da Enes Kudu
■ Kapak fotoğrafı: Sami Türk