GoGo Penguin Zorlu PSM %100 Sahnesi’nde
Cazdan elektroniğe, deneysel müzikten minimal arayışlara uzanan tarzlarıyla GoGo Penguin, istikrarlı bir şekilde yolculuğuna devam ediyor. Müzikal açıdan oldukça üretken geçen 2022 yılını turneleriyle taçlandıran Manchesterlı topluluk, Jon Scott’ın da katılımıyla heyecanlı bir yolculukta. Yaşadıkları şehrin müzikal çeşitliliğinden de etkilenmeyi başaran topluluk 15 Aralık akşamı Zorlu PSM %100 Studio’da müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Konser öncesi grubun basçısı Nick Blacka ve piyanisti Chris illingworth ile hem bu üretken süreçlerini hem de gelecek Perşembe günü sahneleyecekleri performansı konuştuk.
Pandemi sonrası müzisyenlerin yeniden turneye çıkabildiği günlere nihayet geri döndük. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
İki yıl evde oturduktan sonra bu yıl tekrar turneye çıkmak güzel bir duygu. Bazı yönlerden zorunlu bir ara vermek güzeldi. Zira pandemi öncesinde çok fazla turluyorduk ve bence dinlenmeye ihtiyacımız vardı. Albümümüzü 2020’nin tam ortasında çıkarmıştık. Albümü bir turneye çıkarmadan yayınlamak zordu. Bu yüzden bu yıl yollara geri dönmekten ve yeni albümümüzü çalma fırsatına sahip olmaktan gerçekten keyif aldık. İzleyicilerin karşısında canlı çalmaktan her zaman keyif aldık ama bu sefer aldığımız tat gerçekten çok daha farklı. Konserleri elimizden geldiğince iyi hale getirmek için yeni bir iştah ve enerjimiz var. Hiçbirini hafife almıyoruz.
Jon Scott ile ilk turunuz. Öncelikle şunu sormak istiyorum. Onunla çalma deneyiminiz nasıl gidiyor?
Jon gruba gerçekten iyi adapte oldu. Gruba katıldıktan sonra çok kısa bir süre içinde ondan çok şey istedik ve her seferinde zorlukların üstesinden geldi. Tabii ki, herhangi bir grubun yeni bir üyesi olduğunda alışması biraz zaman alıyor. Ancak o gruba çok şey kattı ve şimdi birbirimizi iyi çalarken tanımaya başlıyoruz. O harika bir davulcu ve gruba gerçekten iyi bir enerji getiriyor. Gerçekten hoş bir hisleri var ve çevresinde olup biten her şeyi dinliyor. Jon’un aramızda olması, artık canlı şovları daha da iyi hale getirmeye odaklanabileceğimiz anlamına geliyor.
Between Two Wawes, korkuyla değil umutla ilerlememizin başlangıcı oldu
Kısa bir süre önce yeni single çalışmanızı izleyicilerle buluşturdunuz. Erased by Sunlight, grubun alıştığımız minimal yönünü vurgulayan türden. Minimal müziğini sadece bir müzisyen olarak değil, bir dinleyici olarak da nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kesinlikle minimalist müziklerin hayranıyım ve müziğimizi etkileyen unsurlardan. Ama müziğimize minimalist diyebileceğimden emin değilim. Besteleri yaparken çoğu zaman karmaşık ve iç içe geçmiş bir durum söz konusu oluyor. Bence minimalist müzik – iyi yapıldığında – çok transa benzer ve meditatif olabilir. Müzik, insanlara huzur, rahatlama ve zevk vermede etkili. Öte yandan özellikle son birkaç yıl insanlar için zorlu geçiyor. Dolayısıyla minimalist müziğin popülaritesindeki bu artışı görmek şaşırtıcı değil.
Yıllar önce İstanbul’a ilk geldiğin günleri hatırlıyorum. Burasının sizin için özel bir yeri olmalı ve şimdi yeniden İstanbul’dasınız. Ne söylemek istersin?
İstanbul’a döneceğimiz için çok heyecanlıyız. İstanbul’da konser vermeye ilk geldiğimizde, aslında GoGo Penguin olarak Birleşik Krallık dışındaki ilk performansımızı da sahneleyiyorduk. V2.0’ı yeni kaydettiğimiz zamanlardı ve geldiğimizde birlikte harika bir kutlama yaptık. Nick’in o zamanlar orada yaşayan bir arkadaşıyla tanıştığımı hatırlıyorum. Bizi güzel bir restorana götürmüştü ve orada Boğaz’a karşı birlikte harika bir yemek yemiştik. Kesinlikle asla unutamayacağımız özel anılardır. Yeni müziklerle geri dönmek harika olacak. Önceki şovlarımızdaki kalabalığın enerjisi her zaman inanılmazdı. Konserimizi dört gözle bekliyoruz.
İstanbul’un en önemli etkinlik alanlarından birinde sahne alacaksınız. Seyirciyi nasıl bir konser bekliyor?
En son EP’miz Between Two Waves’ten müzikler, yeni single Erased by Sunlight ve ayrıca henüz piyasaya sürülmemiş sürpriz bir parça da dahil olmak üzere pek çok yeni parça seslendireceğimiz için hayranlar için heyecan verici bir gösteri olacağını umuyoruz. Ama daha önceki kayıtlarımızdan pek çok eski favorilerimiz de listemizde yer alıyor. Ayrıca 2020’de ilk sokağa çıkma yasağı sırasında çıkardığımız son albümümüzden güzel bir parça seçkisi de çalacağız. Pandemi sırasında çalmadıktan sonra tekrar yollarda olmak harika ve geçen yıl o albümden parçaları canlı çalmak için ilk defa fırsatımız oldu. Bu yüzden onları yaklaşan şovumuzda seslendirmeyi dört gözle bekliyoruz.
İstanbul’un kentsel yapısı ve müzik kültürü ile ilgili dikkatinizi çeken unsurlar var mı?
İstanbul’a ilk ziyaretimi ve şehrin ne kadar büyük ve yoğun göründüğüne şaşırdığımı hala hatırlıyorum. Kalabalık caddeler ile daha modern dükkânlar ve evler arasında sıkışmış bu güzel, tarihi binaları görebilirsiniz. İngiltere’nin birçok tarihi olan bazı güzel yerleri var ama görünüşleri ve karakterleri çok farklı. Evimden tamamen farklı hissettiren yerleri ziyaret etmeyi her zaman sevmişimdir. Henüz İstanbul’u daha fazla keşfetmek için fazla zamanımızın olmaması çok üzücü. Turneye çıktığımızda, seyahat ettiğimizde, performans sergilediğimizde ve bir sonraki konser için başka bir yere gittiğimizde genellikle böyle oluyor. Umarım her ziyaretimizde yeni bir şeyler görebilir ve deneyimleyebiliriz.
Deneyimlediğimiz her şey müziğimize yansıyor
2022 yılının sizler için oldukça verimli geçtiğini söyleyebiliriz sanırım. Ayrıca Between Two Waves adlı EP’nizi yayınladınız. Pandemi sürecinde biriken duyguların bir ürünü mü? Yoksa başka bir hikâye mi var?
Son iki yılda, küresel salgının yanı sıra kişisel ve profesyonel olarak çok şey yaşadık. Büyük kayıplar ama aynı zamanda bazı önemli kazanımlar ile zor bir dönemdi. Ne yazık ki bazı sevdiklerimizi kaybettik ama Chris’in karantinadan hemen önce bir oğlu oldu. Bu yüzden evde oğluyla bu kadar çok zaman geçirmesi onun için de güzeldi. Between Two Wawes, korkuyla değil umutla ilerlememizin başlangıcı oldu. Ayrıca tekrar eğlenmek istedik ve bu kayıt gerçekten farklı bir şekilde çalışmamızın ve yeni sesler keşfetmemizin başlangıcını temsil ediyor. EP, aynı zamanda kayıtlarda sentezleyicilerle yaptığımız ilk şeydi ve geçmişte yapmamış olabileceğimiz bazı şeyleri denememiz için bir fırsattı. Bu kayıtta çok fazla duygu var ama zorlu birkaç yıldan sonra bizim için sıcak ve olumlu hissettiriyor.
Gogo Penguin denilince akla gelen ilk özelliklerden biri de sahnedeki performansınız. Belli ki sahnede olmakla ilgili derin bir hissiyatınız var. Sahnede olmak ve oradaki insanlarla etkileşim kurmak size nasıl hissettiriyor?
Her zaman canlı performansın iki yönlü bir deneyim olduğunu söyledik. Bu sadece sahnedeki bizlerle ilgili değil, oradaki herkesle ilgili. Bu, müzik aracılığıyla bir bağlantı duygusuna sahip olmakla ilgili. Canlı performans sergilerken bu duyguyu beslemeye çalışmak bizim için çok önemli. Seyirci müziğe gerçekten ilgi duyduğunda, sahnede ondan besleniyoruz. Canlı performans yapmayı seviyoruz. Bu kadar çok yeri ziyaret etmek ve müziğimizi dünyanın her yerinden insanlara icra etme fırsatına sahip olmak gerçekten çok özel. Daha önce de söylediğim gibi, bunu hafife almıyoruz.
Müzik açısından çok verimli bir şehirdensiniz. Manchester, popüler müzik tarihinde önemli bir yere sahiptir. Size ilham veren yönleri var mı?
Evet, müzikal gelişimimizin büyük bir parçası oldu. Ben ve Chris hala Manchester’da yaşıyoruz. Jon aslen Manchesterlıdır. Ama şu anda Londra’da yaşıyor. Şahsen, birçok Manchester grubunu dinleyerek büyüdüm. Ağabeyim büyük bir indie hayranıydı ve bu yüzden genç yaşta The Stone Roses, Joy Division, New Order, The Smiths gibi birçok grupla tanıştım. Bunun müzikle ilk günlerimde üzerimde büyük etkisi oldu. Bununla birlikte, Manchester’da bu ünlü gruplardan çok daha fazlası var. Caz, folk, hip hop, elektronika vb. çalan birçok harika müzisyen var. Manchester’da her zaman, insanların geceleri kendilerinin düzenlediği ve farklı sanatçıların çallması için etkinlikler yarattığı gerçek bir “Kendin Yap” kültürü olmuştur. Müzik yapmak için bir mekân yoksa müzisyenler bunu genellikle Manchester’da kendileri için yaratırlar. Manchester’da müziğin önemini her zaman sevmişimdir. Şehrin müzik kültürünün büyük bir parçası. İnsanlar müzik tarzlarını bir araya getirmekten korkmuyor. Bence şehrin müzik kültürünün en ilham verici yönü bu. Başkasının yapmasını beklemektense; etkileri birleştirmekten ve onu gerçekleştirmekten korkmamak.
2023’e çok az kaldı. Müzikal olarak nasıl bir yıl hedefliyorsunuz?
Bu yılı çok sevdik; yeni müzik yazıp kaydetmek, yeniden yollara çıkmak ve müziğimizi insanlarla yeniden paylaşabilmek çok güzel. Gelecek yıl daha fazlası için sabırsızlanıyoruz! Kesinlikle daha fazla yeni müzik ve bir sürü gösteri olacak. Başka neler olacağını göreceğiz. Stüdyoya geri dönmek, yeni fikirleri denemek ve deneyler yapmak bizim için heyecan vericiydi. Deneyimlediğimiz her şey müziğimize yansıyor. Eminim ki gelecek yıl da verimli ve çok eğlenceli geçecek.