Beth Hart Krypton’da!
Krypton gezegeninde yaşadığım bir dönem oldu. Uzayda kayıp zamanlarım olduğunda, ben aşık olmuştum. Gözüm hiç bir şey görmedi. Yemeden içmeden kesildim. Çünkü aklıma yemek ya da içmek gelmiyordu. Bu çok mümkün değildi benim için. Çünkü hayatımın odağı yemek ve içmek üzerine kuruluydu. Mutluluktan ağzım kulaklarıma varıyordu. Sürekli müzik dinliyordum. Neredeyse 7/24. Uzayda zaman mefhumu yok esasen. Bunun bilincindeydim. Aslında, eski bir dünyalı olarak dilime yerleştiğini biliyordum “yedi gün, yirmi dört saat” zaman ölçü birimini işleyen, günümüze ait bu deyimin. Sizlere de, anlatımlarımın içinde, bunu bir kriter olarak kabul etmemenizi öneririm.
Krypton gezegeninde bireysel takıldığım anlarda, Beth Hart‘ın sahne performanslarını izleyerek coşmayı, yükselmeyi ve yok olmayı öğrendim. Dolayısıyla yalnız kalmıyordum. Beth’in sahnede gitaristler ile muazzam uyumu, bütün duyularımı harekete geçiriyordu. Slash, Joe Bonamassa, Jon Nichols, Jeff Beck ve dahi niceleri. Beth’e, müziklerine, blues’a ve sahnesine, uzay boşluğunda çok şey borçluydum. Kör, sağır, dilsiz olduğum o anlarda, hayatla bağımı kurabilmemi sağlamıştı.
Beth!
Bir Led Zeppelin coverında onu izlemek ve sahnede yükselişini görmek muhteşemdi. Cesur insanları seviyorum. Dozunda cüretkarlığı da… Nihayetinde ben de cesaret ile aşkım uğruna uzayda tek başıma kalabilmeyi göze almıştım. Beth sahnede Whole Lotta Love söylerken salaş kot pantolonu iyice belinden düşüyor ve popo çatalı ile uyum içinde devleşiyordu gözümde. Jon Nichols ile birlikte ahenkle halvet oluyor ve tek bir bedene dönüşüyorlardı.
Blues ya da Blues-rock bir insana ancak bu kadar yakışabilir. Etta James’e ve Jeff Beck’e hayranlığını her fırsatta dile getiren Beth Hart, eşsiz vokal gücünü neye borçlu diye inanın bana, gerçekten hiç düşünmedim. Elbette biliyordum cevabı… Yanıtını bildiğim soruları niye sorayım ki kendime. Beth için kesinlikle önce, evvela, tarifsiz bir şekilde notayı, müziği, blues gitarın tellerini hissetme gücü ve yaşadıklarını vokal stiline yansıtma becerisi, tarzına çok etken oluyordu. Janis Joplin, Billie Holliday ve Marilyn Monroe’nun şarkı söyleme stilini tarif etmek nasıl zordur bilirsiniz. Çok doğal bir şekilde, kendiliğinden ortaya çıkan tutku, acı, kırılganlık, seksapalite ve saflık karışımı ruhani bir güç onlara bulaşmıştır, ne dersek diyelim. Üstlerine yapışmıştır. İşte Beth’in bana hissettirdikleri de böyleydi.
Ben de Krypton’da, kendi mabedimde, aşk acısı ve yerçekimsiz bir ortamda hissettiklerim ile mücadele ediyordum. Bir anda Beth’den, Etta James coverı I’ll Take Care Of You dinledikten sonra yükselmeye ve kaybolmaya başladım. Sadece yükseliyor ve yükseliyordum. Gözümden yaşlar inerek bu eylem gerçekleşiyordu.
Sonra hayatımın merkezine bu şarkıyı koymaya karar verdim. Kısaca orjinime. Ömrümün orjini değişmeyecek. Ben büyüyeceğim, küçüleceğim, şekil değiştireceğim, hayatımın maksimum ve minumum noktaları olacak, evrilebileceğim, türevlenebileceğim, integralimi alarak derecemi yükselteceğim, çokgenimsi olacağım… Hepsi… Hepsi olacağım… Orjinim değişmeyecek. Anne oldum. Kadın oldum. İnsan oldum. Yok oldum. Var oldum. Beth ile hissettim. Düşey ve yatay eksenlerimin kesim noktası olan sıfır noktasında, bendeniz Mine, Beth Hart, Etta James coverı I’ll Take Care Of You coverı ile duracağım.
Belki de bu bir manifesto!… Bilemiyorum!… İyi ki bu dünyadan Etta James gibi güçlü, sağlam bir kadın geçti.
İyi ki bu dünyada onun temsilcisi, Blues-rock gitaristler ile çok iyi anlaşan Beth Hart var.
Kıymetli Beth!…
Krypton’dan herkese selam ederim.