Khruangbin ile Kıtalararası Bir Müzik Töreni
Her müzikseverin hayatında, “bunu daha önce nasıl duymadım?” dedirten bir grup olur. İşte Khruangbin, bu cümleyi kurduran gruplardan biri. Müziği ne zaman, ne de mekânla sınırlı. Onları dinlediğinizde zaman kavramı bulanıklaşır, sınırlar silinir. Tayland’dan Teksas’a, İran’dan Nijerya’ya, Lübnan’dan Pakistan’a uzanan gizemli bir ses atlasına adım atarsınız.
Bu üçlünün müziği yalnızca bir ses değil; bir renk, bir doku, bir koku… Khruangbin dinlemek, sıcak bir yaz akşamında pencereyi açmak gibi — dışarıdan gelen rüzgârla birlikte tanımadığınız coğrafyaların tınıları odaya dolar.

Kimdir Khruangbin?
Grup, 2009 yılında Mark Speer (gitar), Laura Lee Ochoa (bas gitar) ve Donald “DJ” Johnson (davul) tarafından kuruldu. Her biri bambaşka müzikal geçmişlerden gelen bu üç isim, 2010’ların başında Teksas’ta bir kilise binasında provalar yapmaya başladı. Yaptıkları şey başta ne onlar, ne de dinleyiciler için tam olarak tanımlanabilir değildi. Ama hissediliyordu. Doğaldı. Saf bir müzikal sezgiyle, geleneksel kalıpları reddederek kendi dillerini inşa ettiler.

İsimlerini Tay dilinde “uçak” anlamına gelen kelimeden almaları da tesadüf değil. Müzikleri de tıpkı bir uçak gibi, havalanıyor, kıtaları aşıyor ve sizi hiç beklemediğiniz yerlere götürüyor.
Türler Arası Dolaşan Bir Ses Haritası
Khruangbin’in belki de en çarpıcı yönü, müziğinin tanımsız oluşu. Funk, soul, dub, Thai surf rock, İran psikedelisi, Batı Afrika ritimleri, Türk psychedelic ezgileri, Latin groove’ları… Hepsi var, ama hiçbiri baskın değil. Bu nedenle Spotify algoritmaları için karmaşık, ama ruhlar için berrak bir deneyim sunuyorlar.
Enstrümanlar, grubun esas aktörleri. Vokal, varsa bile fısıltı gibi, bir rüyanın içinden geçiyormuş hissi verir. Müziklerinin bu kadar güçlü olmasının bir sebebi de bu sessizlikle kurdukları ilişki. Boşluklar, sükûnet, minimal yapı… Her nota, bilinçli bir sessizliğin ardından geliyor ve o yüzden daha çok şey söylüyor.
Her Albüm Bir Coğrafya
Khruangbin’in her albümü, yeni bir kültürel mirasla temas ediyor:
The Universe Smiles Upon You (2015): Tayland ve Güneydoğu Asya funk’ı ilhamıyla, ilk büyük çıkışları. Hafif, akışkan, lo-fi bir groove hissi taşıyor.
Con Todo El Mundo (2018): Ortadoğu ezgileriyle Latin Amerikan ruhunun birleştiği, güneşli bir albüm. İsmini Laura Lee’nin dedesinin Farsça bir ifadesinden alıyor: “Seni dünyadaki herkes kadar seviyorum.”
Mordechai (2020): Vokallerin daha belirgin olduğu bu albüm, pandemi öncesinin son kozmik dansı gibi. Ritimler yer yer coşkulu, yer yer melankolik.
Ali (2022): Malili gitar virtüözü Vieux Farka Touré ile ortak çalışma. Afrika’nın tozlu yollarında, babası Ali Farka Touré’ye saygı duruşu niteliğinde bir albüm. Funk burada çöldeki bir yankıya dönüşüyor.
Konserlerde Sessizliğin Gücü
Khruangbin’in canlı performansları bir ritüel gibi. Laura Lee sahnede adeta bir tanrıça gibi süzülürken, Mark Speer gitarıyla zamanın ritmini değiştiriyor. Sahne tasarımları gösterişli değil ama hipnotik. Kalabalık sessizce dans eder, telefonlar unutulur. An’a teslim olursunuz.
Grubun “sessizlikle” kurduğu ilişki burada da öne çıkar. Araya laf sıkıştırmazlar, anons yapmazlar, şov peşinde koşmazlar. Çünkü şunu iyi bilirler: Müzik zaten konuşuyordur.
Neden Bu Kadar Özel?
Khruangbin’in başarısı, bir tür içinde ustalaşmaktan değil, türler arasında zarafetle süzülmesinden geliyor. Onlar için bir parçanın çıkış noktası İran halk müziği olabilir; ama sonuçta o parça, batılı bir groove’la sonlanabilir. Bu yaklaşım, günümüz müzik endüstrisinde nadir rastlanan bir özgürlük alanına işaret ediyor.
Ayrıca grup üyelerinin samimiyeti, ünlü olma çabası gütmeden kendi yollarında yürümeleri, müziğin tekrar bir “yolculuk” olduğuna inanan dinleyiciler için onları daha da kıymetli kılıyor.
Nereden Başlamalı?
Khruangbin’i ilk kez dinleyecekseniz, sizi hemen içine çekecek bazı parçaları şöyle sıralayabiliriz:
“White Gloves” (The Universe Smiles Upon You, 2015)
Grubun naifliğini ve sade zarafetini en iyi yansıtan parçalardan biri. Melodi sanki hafif bir rüzgâr gibi esiyor.
“Maria También” (Con Todo El Mundo, 2018) Ortadoğu ezgileriyle funk ritimlerini kusursuzca harmanlayan bu parça, hem tınısal hem ritmik olarak çok güçlü.
“So We Won’t Forget” (Mordechai, 2020) Vokal ağırlıklı parçalardan biri. Hafif melankolik ama bir o kadar da umutlu.
“Pelota” (Mordechai, 2020) Latin havası, ritmik yapısı ve eğlenceli melodisiyle daha enerjik bir tarafını keşfetmek isteyenler için birebir.
“A Hymn” (Texas Moon EP, 2022 – Leon Bridges ile) R&B/soul etkisinin daha belirgin olduğu bu şarkı, dinginliği ve sıcaklığıyla geceye yakışan bir kapanış parçası.
“Diarabi” (Ali, 2022 – Vieux Farka Touré ile) Malili blues ile Amerikan funk’ın evliliği gibi. Çöl rüzgârı gibi bir parça.
Dinleme Tavsiyesi: Khruangbin dinlerken ses seviyesini çok açmanıza gerek yok. Onların müziği, “gürültü”yle değil, detaylarla çalışır. Kulaklıkla ve sakin bir anda dinlemek, çok daha fazla katmanını fark etmenizi sağlar.
Sonuç: Khruangbin Dinlemek, Dünya Haritasına Ruhla Bakmaktır
Khruangbin, 21. yüzyılın dijital gürültüsü içinde bir sessizlik adası. Onları dinlerken bir şey öğrenmek zorunda değilsiniz; hissetmeniz yeterli. Müziği notalardan, albümleri türlerden azade. Bir şeyleri tanımlamak yerine, yaşatmayı seçiyorlar.
Belki de bu yüzden Khruangbin, bir gruptan çok daha fazlası: Bir halet-i ruhiye, bir bilinç akışı, bir gece yolculuğu ve evet, bir uçuş.

Mustafa Cem Ünal’ın Dark Blue Notes’daki diğer yazıları
Dark Blue Notes’da Portreler
Khruangbin resmi web sitesi
Wikipedia