Kneebody – Live at Le Crescent

Alev alev bir müzik mi arıyorsunuz? Kneebody, plağın üzerine iğnenin değdiği ilk andaki tazelikte müzikler üreten bir grup. Ve bu müzikleri oldukça yüksek ateşte servis ediyorlar. Gruptaki her bir müzisyen, kendi stiliyle kendine has türler yaratıyor. Dinleyicileri üzerinde müzik yaratım hikayelerinden, tür şablonlarından ve benzetmelerden muaf bir müzik algısı yaratıyor. Kneebody’nin müziği bir laboratuvar gibi; her pasajda farklı deneyler var. Bazen jazz-funk temaları ön plana geçerken, bazen yoğunlaşan groove seanları dinliyoruz; bazen de atmosferik bir rock müziği müziğin ana omurgasına gelip yerleşiyor.

Fotoğraflarındaki gülümsemeleri size huzur dolu, sakin bir müzik yaptıkları izlenimi yaratmasın. Havalı bir filmden fırlamış gibi görünen, karizmatik gülüşlü bu adamlar yaptıkları müzikle sizi keyiften çılgına çevirecek. 

Kneebody, 2001 yılında klavyede Adam Benjamin trompette Shane Endsley tenor saksofonda Ben Wendel  ve bas gitarda Kaveh Rastegar ile davulda Nate Wood ile kurulan çok güçlü bir grup. Rastegar, solo kariyerine devam etmek için ayrıldığında davulcu Nate Wood grubun bas gitar sorumluluğunu da almıştı. Akıllara durgunluk veren bir fikir gibi görünse de Wood, hem bas hem de davulu bir büyücü maharetinde eş zamanlı çalıyor. Grubun eski üyesi Kaveh Rastegar ve Adam Benjamin, Ben Wandel, Shane Endsley aynı zamanda okul arkadaşları. 1990’ların sonunda tanışmışlar ve 2005 yılında Dave Douglas’ın Greenleaf Music şirketinden ilk kayıtlarını yayınlamışlar.

24 Haziran 2022’de Edition Records etiketiyle yayımlanan canlı albümleri Kneebody Live at le Crescent postama ulaştığında heyecan içinde dinlemeye başladım. Aslında daha önce bilmediğimiz bir parça yok albümde. Geçmiş albümlerindeki parçaların canlı versiyonlarını dinliyoruz. Fransa’da, Le Crescent’de, 2019 yılında kaydettikleri bu canlı kayıt grubun Edition Records etiketiyle yayımlanan ilk kaydı. İlk günden beri gösterişli bir müzik yaparlardı ama bu albüm muhtemelen grubun bugüne kadar kaydedilmiş en kaliteli kayıtları olabilir.  

Fotoğraflarındaki gülümsemeleri size huzur dolu, sakin bir müzik yaptıkları izlenimi yaratmasın. Havalı bir filmden fırlamış gibi görünen, karizmatik gülüşlü bu adamlar yaptıkları müzikle sizi keyiften çılgına çevirecek. 

Groove öğeleri, özgür bir patlama harmonisiyle, izogonik (eş açılı) bir ifadeyle icra ediyorlar. Yani groove etkisine ve gösterişli ses patlamalarına duyularınızda homojen bir etki ile maruz kalıyorsunuz. Yarattıkları müzik, karşısına geçip pür dikkat dinlenilmesi gereken cinsten. Nate Wood’un elektro bas ve davulu eş zamanlı çaldığını hatırlatarak gözlerinizle görmeden inanamayacağınız ve dinlerken kulaklarınızın da gördüklerinizin muhteşemliğine tanıklık edeceği bir Nate Wood stili bas-davul icrası albümün geneline hakim. 

Ben Wendel’ın saksafon sololarını gitar solosu formunda kurguladığını düşünüyorum. Kulakta etkisi bir gitar solosu dinlerken hissettiğimiz şekilde. Tekrarları, pasajları müziğin rock havasını vurgulayacak şekilde. Adam Benjamin’in John Lord’vari kararlı klavye dokunuşları müziğin rock havasını arttırıyor. Tür kalıplarının tamamen kırıldığı, geçtiğimiz yirmi yıllık bir süreçte bestelenmiş olsa dahi şüphe götürmeksizin bu güne ait olan, lezzetli bir canlı kayıt kulaklarımıza ulaşan…

Müziği kulak alışkanlığı olarak dinlemek isteyen dinleyicinin seviyesine inme dertleri hiç yok. Aksine onlara gönülden değil, kulaktan bağlı dinleyici kitlesine her zamankinden biraz daha fazla odaklanma misyonu yüklüyor bu albüm. Dikkatinizi yakalamak için hazırlanmış sürprizli pasajlar var bu albümde. Seyircinin enerjisi de ekibe güzel geçmiş belli ki. Özellikle 2017 tarihli Anti-Hero uzunçalarının stüdyo versiyonundan hatırladığımız Uprising’in, bilhassa final bölümündeki ihtişamı akıl almaz. Rock müziksever headbanger’ların dikkatine: bu son bölüm beyninizi ateşleyecek.

Albüm, direksiyonunda sizin olduğunuz spor bir otomobilin ön camından yolu seyretme keyfi yaşatıyor. İcraların geneline baktığınızda çıkış notalarından varış noktalarına ulaşana kadar sürekli tekrarlarla pasajları size ezberleten, yoğunlaşmalarla kafa sallatan, farklı tempolara düşen-çıkan bir albüm. Elektronik müziğin cazla kesiştiği türlere ilgi duyanlar için de ıskalanmayacak bir albüm. Sevip sevmeyeceğinizi bilemem ama dijital olarak satışa sunulan albümün streamer’ınızda dönmeye başladıktan sonra üzerinizde yoğun bir etki bırakacağının garantisini kesinlikle verebilirim.  

Burak Sülünbaz

Co-Founder, Jazz Writer // Kurucu Ortak, Caz Yazarı

Burak Sülünbaz 'in 165 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Burak Sülünbaz ait tüm yazıları gör

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir