Gonzalo Rubalcaba, Cemal Reşit Rey Konser Salonu Sahnesinde
25 Nisan’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu sahnesine konuk olacak olan Gonzalo Rubalcaba Türkiye’de farklı projeleri ile sık izlediğimiz bir müzisyen. Hatırladığım kadarıyla son 10 yıl içerisinde 4 veya 5 defa izleme şansı yakaladım. 25 Nisan konserini kaçırmayacağımdan eminim. Dahası gelecek sefer geldiğinde de mutlaka izleyeceğim. Neden mi? Anlatayım.
İzlediğim konserlerden hatırladığım detaylar var. Gonzalo Rubalcaba’nın İş Sanat sahnesinde uzun süreli yol arkadaşı Charlie Haden anısına gerçekleştirdiği konseri hala unutamıyorum. Kübalı zarif müzisyen, özenli saç traşı, kemik çerçeve gözlükleri, pırıl pırıl gömleği ve parlak rugan ayakkabılarıyla piyano başına oturduğunda, henüz ilk notadan gecenin unutulmaz bir performansa dönüşeceğini hissetmiştim. O an, Rubalcaba’nın tuşesinin büyülü bir hava taşıdığını ve gece boyunca bizi etkileyeceğini biliyordum. Rubalcaba’nın piyanosundan akışkan cümleler silsilesi yükselirken, eşsiz dokunuşuyla kayıtsız kalamayacağınız bir müzik ziyafeti üretiyordu. Eğilip bükülmeden, rol kesmeden, etkileyici entonasyonuyla tadı damağımızda kalan çok klas bir performans gerçekleştirmişti. Olağanüstü hızla klavyeyi kateden elleri havada bir süre asılı kalıyor, seslerin dağılmasına müsade ediyordu.
Bir diğer konserinde ise Akbank Caz Festivali kapsamında kendisi gibi efsane bir Kübalı caz piyanisti olan Chucho Valdes ile karşılıklı iki Steinway aracılığı ile sohbet ettikleri muhteşem geceyi hatırlıyorum. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nun muazzam akustiği, bu konseri bir ayin havasına çevirmişti.
Son olarak, 32. Akbank Caz Festivali vesilesiyle İstanbul’a gelen Rubalcaba, eski dostu Aymee Nuviola ile birlikte küba kokulu ‘Live in Marciac’ isimli albümünü seslendirmişti. Zorlu PSM çatısı altında gerçekleşen bu konser festival tarihinin muhtemelen en akılda kalan konserlerinden biri olarak hatıra defterlerimizde yerini almıştı.
Bu konser hakkındaki değerlendirme yazıma BURADAN ulaşabilirsiniz. Rubalcaba’nın tüm hünerlerini sergilediği bu güzel albüm hakkındaki notları ise BURADAN okuyabilirsiniz.
Gonzalo Rubalcaba, Kübalı kökleri hasebiyle bir Latin piyanisti olsa da Turning Point albümünde de dinlediğimiz gibi oldukça yaratıcı ve kaliteli bir caz piyanisti. Gonzalo Rubalcaba’nın Turning Point albümü, modern sound’u, yenilikçi tavrı ve caz köklerine olan bağlılığı ile klasikleşmeye aday bir eser. Bu albüm, yüksek enerji ve yoğun konsantrasyon içeren bir müzik deneyimi sunuyor. 25 Nisan akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda bu muhteşem albümü canlı olarak dinleyeceğimiz için heyecanlıyım.
Gonzalo Rubalcaba, albümde Matt Brewer ve Eric Harland ile birlikte çalıştı. Konserde ise Matt Brewer ile birlikte, Harland’ın yerine, kendisi kadar yüksek kalibreli, dünya çapında başarılı davulcu Ernesto Simpson eşlik edecek. Simpson’ın başarısının sırrı, otuz yılı aşkın uluslararası performans, kayıt, turne, eğitmenlik ve sektördeki en büyük isimlerden bazılarıyla birlikte çalma deneyimine sahip olmasından geliyor. Aynı şekilde Matt Brewer da Avrupalı ve Amerikalı pek çok caz efsanesinin ritim seksiyonunu emanet ettiği bir istikrar sembolü.
Rubalcaba, Turning Point albümünde besteci ve prodüktör sıfatı ile de yer alıyor. 7 bestede klasik caz unsurlarının ekseninden kaymadan Afro-Cuban stile doğru yakınlaştığı anlara tanıklık ediyoruz. Albümü dinlerken özellikle 1998 kaydı Inner Voyage‘da, Michael Brecker’ın nefis doğaçlamalarıyla süslediği The Hard One‘ın yeni yorumunda Gonzalo Rubalcaba’nın tuşesinin ne denli değiştiğine ve olgunlaştığına dikkat edin. Bu performansta Rubalcaba’nın piyanosundaki ağırbaşlılık ve derinlik, dinleyicileri büyülemişti.
Rubalcaba benim gibi müzmin bir caz hastasını veya caz ile yeni tanışan ürkek bir müzikseveri kendine hayran bırakacak vasıflarda bir müzisyen. Bu sebeplerle 25 Nisan akşamı İstanbul’daysanız veya yakın şehirlerdeyseniz, kendinize bu unutulmaz deneyimi uygun fiyatla yaşatmak için konser biletinizi BURADAN alabilirsiniz. 🎶🎹