Akbank Caz Festivali

Genç Kuşağın Gövde Gösterisi: Sasha Berliner

Denir ki, davulcu Lionel Hampton kaydını tamamladıktan sonra stüdyonun bir köşesinde duran vibrafonu fark eder. Cazı boşverin, diğer türlerde dahi sadece çeşni versin diye kullanılan bu enstrumanla oynadıkça sesini sever ve ustalaşıncaya kadar, bulduğu her fırsatta vibrafon çalışır. Kısa süre sonra, Louis Armstrong’un liderliğindeki bir kayıt seansına yeni oyuncağı ile birlikte gelir ve vibrafonun ana ses olarak kullanıldığı ilk kaydı gerçekleştirirler.

Yıllar içinde vibrafon çok sevilir; caz aracılığıyla hakiki hüviyetine kavuşur; kendine özgü ses rengi ve sağladığı olanaklar müzisyenlerin dikkatini çeker; arka arkaya ustaları ortaya çıkmaya başlar.

Bebop dilini vibrafona uyarlayan ve grubu Modern Jazz Quartet aracılığıyla bu enstrumanı ortalama müzik dinleyicisinin kulağına kadar eriştiren Milt Jackson; 4 tokmak kullanımını yaygınlaştıran ve ses paletini zenginleştiren Gary Burton; vibrafonu avangart caza dahil eden ve dilini özgürleştiren Bobby Hutcherson, vibrafonun büyük ustaları arasında adları özel olarak anılması gereken müzisyenler.

Modern cazın ilk yıllarında Cal Tjader, Terry Gibbs, Red Norvo, daha yenilerde Stefon Harris, Joe Locke, Steve Nelson, Mark Sherman, David Friedman, Khan Jamal, Walt Dickerson ve yakınlarda Jorge Rossy, Warren Wolf, Behn Gillece, Tyler Blanton bu enstrumanın ustaları arasında yerlerini almış isimler. Bu isimlerin bir kısmının aynı zamanda iyi davulcu olması raslantı değil, vibrafonu davul gibi çalınan bir piyano diye tarif etmek çok hatalı olmayacaktır. Eskilerin dediği gibi, teşbihte hata olmaz.

Sasha Berliner ve Jaleel Shaw, Onyx albümünün kayıt seansında.

Kısa süre önce caz vibrafoncuları arasına yeni bir isim eklendi: Sasha Berliner.

Henüz lise öğrencisiyken yeteneğini fark eden Ambrose Akinmusire‘nin tavsiyesiyle, 2016’da New School for Jazz and Contemporary Music’te Stefon Harris‘in gözetiminde eğitimine devam eden Berliner, ertesi yıl, ileride birlikte çalışacağı davulcu Tyshawn Sorey ve piyanist Vijay Iyer yönetimindeki Banff International Workshop in Jazz and Creative Music atölyesine tam burslu olarak dahil olmuş.

2018’de LetterOne sponsorluğundaki “Rising Stars” Jazz Award yarışmasının ABD ayağında birinciliği alan Berliner, ödül olarak, Kuzey Amerika’nın 10 önemli festivalinde lider vasfıyla sahne almış.

2019’da ilk albümünü çıkarmış ve Azalea, aynı yıl JazzTimes dergisinin okuyucu anketinde En İyi Yeni Albüm kategorisinde ödül almış. Saygın bir çok dergide hakkında övgüyle bahsedilen ve birçoklarınca alternatif caz diye sınıflanan Azalea, digital efektlerin ve klavyeli enstrumanların bolca kullanıldığı, pop estetiği ritmlerin eşlik ettiği, türler-arası bir albüm şeklinde tarif edilebilir. Geleneksel cazdan ziyade, doğduğu ve büyüdüğü çağın seslerinden ve müzikal yaklaşımlarından beslenen yetenekli bir müzisyenin sentezi demek daha doğru olacaktır.

Sasha Berliner ve James Francies, Onyx albümünün kayıt seansında.

2020’de Downbeat dergisinin eleştirmenler anketinde vibrafonun yükselen yıldızı ödülünü alan Berliner, bu kategoride seçilen ilk kadın ve kategori bağımsız olarak ödül kazanan en genç müzisyen olarak da kayda geçmiş.

Bir yazar olarak edebi eserler de verdiği, inançlı bir kadın hakları ve müzisyen hakları savunucusu olduğu ve eğitimci kimliği de eklendiğinde, 24 yaşına sığdırdığı başarılara ve ortaya koyduğu olgun kişiliğe şaşmamak elde değil.

JMI Recordings etiketiyle yayınlanan ikinci albümü Onyx, Fender Rhodes ve piyanoda James Francies, elektrik ve akustik basta Burniss Travis II ve davulda Marcus Gilmore olmak üzere, ilkine kıyasla genç yıldızlar topluluğu diye nitelenebilecek bir kadro ile kaydedilmiş. Vokalist Thana Alexa ve alto saksofonun dev ismi Jaleel Shaw da konuk olarak yer alıyorlar. Tertipten de anlaşılacağı gibi, Onyx, akustik anaakım caza nispeten daha yakın bir albüm.

Fender Rhodes’un uçuşan, vibrafonun titreşen sesleri ile açılan ilk parça, Jade, Travis’in bası ile yayılıyor; Gilmore’un canlı vuruşlarıyla yoğunluk ağır ağır artıyor; önce Berliner’in sonra da alto saksofoncu Jaleel Shaw‘ın enfes sololarıyla genişliyor ve albümün tamamına hakim havayı belirliyor. Mükemmel bir açılış!

NW, ya da North West, doğduğu şehir San Francisco’ya gönderme olmanın yanı sıra, Berliner’in hayranı olduğu İngiliz yazar Zadie Smith‘in bir romanına da (NW London, Everest Yayınları) atıfta bulunuyor. Değişken temposuyla, davulun kompleks ritm deseniyle, pürtelaş cümleleriyle ve bir yere varmak istemezmişçesine dolanan melodik örgüsü ile romanda anlatılan büyük şehrin yaşamını yansıttığını söylemek zorlama olmayacaktır.

Albümün yegane standardı, My Funny Valentine, iki bölüm halinde düzenlenmiş. Berliner’in solo çaldığı ilk bölüm, yetkinliğini sergilemenin ötesinde, şarkının alışıldık yorumlarından ne kadar uzağa gideceklerinin hazırlığı niteliğinde. İkinci bölümde ise, orijinal melodiyi hiç çalmadan, önce Francies sonra Berliner, her ikisi de, her ne kadar ara ara armoniye dokunsalar da, şaşırtıcı izleklerde dolaşan ve etkileyici sololarını çalıyorlar.

43 dakikalık albümde yer alan 8 parça, bir öykü anlatma saikiyle değil, her birisi farklı ama diğerleriyle ilintiliymiş gibi duran birer ruh halini anlatır havada çalınıyor. Bu şekliyle, başı, ortası, sonu belli olan klasik anlatımdansa, yetkin seslerden oluşan saf halde müzik sunmayı hedefleyen bir müzikal vizyonu var. Hem enstrumanına yaklaşımında hem de düzenlemelerinde, geleneği dönüştürme arzusunun izlerini görmek mümkün.

Özetle, Onyx, genç kuşağın gövde gösterisi gibi bir albüm.

Turgay Yalçın

Yayın Yönetmeni, Kurucu Ortak, Yazar, Radyo Programcısı.

Turgay Yalçın 'in 201 yazısı var ve artmaya devam ediyor.. Turgay Yalçın ait tüm yazıları gör

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir