Black Nile: Los Angeles Rönesansı
Los Angeles’da Caz Rönesansına Ruh Veren İki Kardeş
Yaşam içinde, hislerime, eylemlerime ya da duygularıma -garip bir şekilde- tanımlamalar yüklediğimi farkettim. Kendime ait iletişimin her fazında efekt kullanıyorum. Bazen sesli, bazen sözlü sazlı ya da görsel efektler yüklüyorum. Böylelikle kendi kavramsal jargonumu mu oluşturuyorum acaba?
Bunlardan birini de İngiliz davulcu Yussef Dayes ve onun projelerini dinlerken derinden yapıyorum. Yussef Dayes’in kendisine ve müdahil olduğu grupların içinde paydaş olan diğer müzisyenlere İngiliz Göçmen Çocuklar diyorum.
Sözlü Efekte Bir Örnek
Geçenlerde yeni müzik keşifleri içinde iken, beni vakumlayan bir gruba rastladım. İki kardeşten oluşan Black Nile. Dinlediğim anda beni kendilerine çektiler. “Evet, evet bunlar İngiliz Göçmen Çocuklar” dedim içimden. Kulak kesildim. Nasıl da emindim İngiliz olduklarına. Hemen dıştan yanmalı, sevgili arama motorumuz hazreti google’a sordum. İngiliz değil, Birleşik Devletler’den, Los Angeles‘dan çıkan iki kardeşin bu grubu kurduğunu okudum. Gayri ihtiyari efekt yaparak, “Vay anasını sayın seyirciler” dedim.
Black Nile
Bu bir Wayne Shorter parçası değil elbette. Bu iki kelimenin semiyotik bir dili var. Black ışığın yokluğu veya tamamen soğurulması nedeniyle oluşan en koyu renk anlamı taşıyor. Kimi sanatçıya göre siyah ve karşıtı beyaz bir renk değildir. Nile Doğu Afrika’dan çıkan dünyanın en uzun nehri ve birçok büyük medeniyete evsahipliği yapmış coğrafyanın adı.
Sonuç olarak, bu iki kardeşin gruplarını nasıl tanımladıkları önemli: “Gerçekliğin özümsenmesi ve ruhsal enerjiyi, bir nehir aracılığıyla bilinçli zihinlere yaymak“. İşte onlar felsefelerini kısa ve öz biçimde bu şekilde dile getiriyorlar.
Black Nile grubu, hayatlarının büyük bir bölümünde birlikte müzik yapan, üreten Aaron Shaw ve Lawrence Shaw kardeşlerden oluşuyor. Eskiyi ve yeniyi kendi müzikal havuzlarında harmanlayan, somutlaştıran, bunu müziklerine ve performanslarına yoğun telepatik bir dinamik ile bağlayan iki kardeşten bahsediyorum. Eğitime ve bilgiye inananarak müzikal gelişimlerinde sürekli hareket halinde oldukları rahatlıkla gözleniyor. Grup, Los Angeles Caz Rönesansı‘ndan çıkan en yeni caz bandler arasında yer alıyor.
Anın Müziği ya da Şimdinin Müziği olarak bilinen müzikleri, tek bir türle tanımlanmayan sosyal bir müzik esasen. Sosyal normları yoklayan ve bunu notaları ile dile getiren bir tarafları var.
Çünkü bu iki kardeş, kendi tarihlerine ve köklerine uyanmış bir nesli temsil ediyorlar. Özünde bu iki kardeş, herhangi bir sosyal trendi veya hevesi takip etmekten uzak, kendi karakteristik müziklerini üretiyorlar.
Kardeşler, müziklerinin, Los Angeles’ın ilerici sesinin doruk noktası olduğuna inanıyor. Kendi kimliklerine sahipler çünkü Kamasi Washington, TDE, Nipsey Hussle, The Pan African People’s Archestra, Tha Dogg Pound, Gerald Wilson George Duke, Vince Staples, Terrace Martin, Thundercat gibi çağdaşlarından ve geçmiş kahramanlarından fazlasıyla etkilendiklerini gizlemiyorlar. Hatta, Walter Smith III ve Ambrose Akinmusire onların kahramanları.
Bugüne kadar 4 albüm, 6 tekli çıkaran iki kardeş beni derinden etkiliyor. Hislerimi yazı dili ve kelime efektleri ile size de anlatmak istedim. Buna görsel bir efekt yapmam gerekirse, tamamen karakteristik tavrım olan, vücut dilimi kullanarak, aldığım zevki şöyle ifade edebilirim. Kemanı sol yanağım ile omuzum arasına yatırdım ve zevkten nihavent makamında bir taksim çalıyorum.
Gerisini siz tahayyül edin.